RÖPORTAJLAR
Dimo Fotioğlu
ÜYEMİZ DİMO FOTİOĞLU
Bu sayımızda Kulübümüzün yegâne Rum kökenli üyesi, nüktedanlığı ve zekası ile bizi etkileyen Sn.Dimo Fotioğlu ile Genel Sekreterimiz Sn. Erkan Ülker’in söyleşisini sizler ile paylaşıyoruz.
Dimo Abi Ailenizin kök ağacından ve büyüklerinden bize bahsedebilir misiniz?
Aslen Ürgüp Nevşehir kökenliyiz ama ben İstanbul Kurtuluş’ta doğdum. Ürgüp’ün 5 km ilerisinde Mustafa Paşa’da Sinason denilen bir yer. Dedem havyarcı idi ve ismi Dimo Fotioğlu’ydu. Bizde dedenin ismi toruna verilir ki isim devam etsin diye. Dedem İstanbul’a gelip balık üzerine tuzlama yapmaya başlıyor ve kazandığı para ile Kurtuluş’ta bir ev satın alıyor ve bizim İstanbul maceramız başlıyor.
Babam Foti Fotioğlu’nun gerçek soyadı Fotiyadis idi ve mesleği berberlikti. Eğitime çok önem veren bir adamdı. Mahalledeki çocukların kadınların eğitimi için muhakkak zaman ayırır ve onlara eğitimin öneminden bahsederdi. Yaşamı boyunca gazetelerden ve bulduğu her kaynaktan doküman topladı sonra bunları kendi defterlere yazdı ve biz 3 çocuğuna 3 ayrı defter verdi.
Dimo bize eğitimizden ve gençlik yıllarınızdan bahseder misiniz?
Okula gitmemiz, okumamız şart idi. İlkokula semtimizdeki Rum ilkokulunda başladım. Ne yazık ki dönemin koşulları ve ihtiyaç gereği ortaokulu bırakıp çalışmaya başladım. 6 yaşında Kurtuluş Spor Kulubü’nde jimnastik ve spora başladım. Sonra basketbol oynadım; basketbolu çok severim. O yüzden de Büyük Kulübe gençleri çekmek için tenis kortlarının 1 tanesine pota koyulmasını öneriyorum. Gençler için motive edici olacaktır.
Eğitim hayatımıza dönersek ben kaldırım üniversitesinden mezunum, hayat bana bu yol ile çok şey öğretti. Herkesin kaldırım üniversitesinden mezun olması gerektiğine inanırım.
1954 yılında Ankara’da er olarak askere gittim. Türkçeyi iyi bildiğim için her zaman iyi muamele gördüm. 55 olaylarında özel izinle İstanbul’a gönderildim. Ablam, benim asker elbisesini çıkartmadan birlikte dayıların olduğu Taksim’e gitmemizi söyledi. Sokaklar elbise, kumaş ve ayakkabılar ile dolu idi.
Dimo bize iş hayatınızdan bahseder misiniz?
Benim uzmanlığım ekmek mayasıdır. 1960’dan beri ekmek mayası imalathanesi sahibiyim. Sonradan Pakmaya’ya sattım. Şimdi İthalat ve İhracat yapıyorum. Soya sosu, İngiliz hardalı, cornfleks olmak üzere başta Peru, Kolombiya, Almanya olmak üzere birçok ülkeden özel ürünler getiriyorum. Bu arada hardalın kralıyım diyebilirim.
40 yıldır Mersin Soda Fabrikası’nın Yunanistan mümessiliyim. Yılda 5 milyon avro ihracat yapıyoruz. Her ay Yunanistan’a akrabaları dostları ziyarete giderim; bu dostlar benden genelde yufka ve kahve isterler.
Babam günü 3 sekiz saate böleceksin derdi, 8 saat uyku, 8 saat çalışma, 8 saat sana ait olacak.
Ben sabah uyanırım, altıda işe başlarım; saat birde işi bitiririm, sonra Kulüb’e gelir öğle yemeği yer, tavla oynar dostlar ile sohbet eder akşam yemeğinden sonra eve giderim. Eğer akşam yemeğinde tek başıma isem muhakkak ertesi günün yapılacak işlerini planlar, kâğıtlara yazar ve ertesi gün işte elemanlarıma veririm.
Dimo bize Türkiye’de Rum olmaktan bahseder misiniz?
Eğlence hayatını çok sevdiğinizi biliyoruz, bu konuda da bizimle paylaşacağınız olaylar var mı?
1962-70 arası Rumlar gittiler. 100.000’den 80.000’e, daha sonra 2.000’lere düştü sayımız. Birçok gelenekte onlar ile birlikte gitti.
Rumların yemekleri müthiştir. Kavga, ayılık ve dayılık yoktur bizde; eğlenceyi severiz. O zamanlar Kurtuluş’ta 3 gazino vardı, mezeleri müthişti sadece balık değil füme balık, tuzlama balık ve lakerda olmak üzere her çeşidi vardı. Bizim evde tereyağı yoktu ama her zaman balık ve havyar vardı.
İşkolik birisi olarak sabah 06:00’da çalışmaya başladım ama haftanın 4 gecesi eğlenceye gitmekten de geri kalmadım. Size bir anımı anlatmak istiyorum. Kalıpçı dostum Vasil Vasilyadis ile Harbiye Foçalı’da gece 01:00’e kadar yemek yedik, içki içtik. Adettendir diye Arnavutköy’de işkembe içmeye gittik. Üzerine de kahvemizi içmek üzere Kilyos’a gitmeye karar verdik ve gittik. Tabii ki açık yer bulamadık. Vasil Bursa’ya gitmeyi önerdi, ben de Yunanistan’a gidelim dedim. Vizemiz yok, sabah 10:00’da Yunanistan’dan vize alıp yola koyulduk ve 13 saatte Yunanistan’a vardık. Kahve içemedik çünkü halimiz kesinlikle kalmamıştı, uyuyuverdik.
Vasil 2007’de öldü. Mezarının başında Buzuki çaldık ve ben mezarına Rakı koydum, ona yolluk olsun diye. Bizim dinimizde böyle bir olay yok ama ben dostuma bu şekilde veda etmek istedim.
Dimo, son olarak Kulubümüzün başkanı ve yönetimi hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Ayrıca önerileriniz nelerdir?
Evde nasıl Baba önemlidir. Babanın olması aileye kuvvet verir. Büyük Kulüp için de Başkanımız odur ve başımızda olmalıdır.
Yeni yönetim kurulundan çok memnunum ama Genel Sekreter çok çalışıyor ve beni ihmal ediyor. Tavlada çok geniş, rahat oynayarak beni ve Beton Necmi’yi kızdırıyordu. Artık eskisi gibi tavla oynayamıyoruz
Şaka bir yana Kulübümüzde kısa sürede güzel değişikler oldu ve olmaya devam edecektir. Bu konuda devamlılık önemlidir. Gençleri dikkate almalıyız. Onların Kulüb’e gelmelerini sağlamalıyız.
Ailelerimiz için Kulüp çok önemli, boş zamanlarını istedikleri gibi değerlendiriyorlar, restoranlar gayet güzel. Tenis kortları, Sağlık Kulübü gayet güzel. Kortlara bir de basketbol potası koyulur ise gençler mutlu olurlar.
Akşamları Kulüpte dostlar ile buluşunca günün stresi kalmıyor. Beni Kulüpte severler ve tanırlar, bu da benim için çok güzel bir duygu.
Dimo gelelim, kadın erkek ilişkilerine?
Kadınlar için şunu söylemek istiyorum, evlilik olduktan sonra kadınlar adamı nasıl olsa bağladık diyorlar. Bu çok yanlış çünkü her şey evlilik ile başlıyor aslında. Erkek her şeyini eşine verir ama karşılığını ister, bunu yapmaz isen erkek kaçar.
Kadın erkek ilişkisinde göz ve kalp çok önemlidir sonra da hareketler gelir.
Röportajı yapan bizler olarak Sn.Dimo’nun kadın erkek ilişkisinde söyleyecek çok sözü var ama bu röportaja sığmaz gibi görünüyor.
Teşekkür ederiz Sn. Dimo Fotioğlu